10 Aralık 2010 Cuma

Yeditepe, Şifa, Yeditepe

Off o kadar çok şey oldu ki. Ama dur bakalım bi yerden başlıyalım anlatmaya gerisi gelir.

Çarşamba Yeditepedeydik. Önce Selami Hoca ile görüştük (cerrah). Bizi kan almaları için laboratuara ve konuşmamız için anesteziye yolladı. Kan işini hallettik sonra anesteziye gittik. House daki gibi bi sürü sayfa verdiler elimize imzalamamız için. Şu olabilir , bu olabilir vs. bi sürü şey yazıyor. En başta da koyu koyu vıdı vıdı tüm sorumluluğu alıyoruz yazıyor. İmzaladık tabi naapacaz. Boğazımda bir yumru. Sonra doktor gördü, muayene etti. Kilosu, kullandığı ilaçlar, varsa alerjisi vs. Sonra bize sordu enfeksiyon falan var mı diye. Yok dedim. Ama uzun bir zamandır hafif bir burun akıntısı var. Bir de arada tek tük kuru öksürük. Bana alerji kaynaklı gibi geliyor ama tabi doktor değilim sonuçta. E Nilgün de bize alerji ilaçları verdiğine göre ...Di mi. Neyse kendi doktorundan yazı istedi enfeksiyon olmadığına dair. Risk almadı haklı olarak anestezi verecek sonuçta. Selami ile de konuştuk. Sabah 8'de baklediğini söyledini. 8.30 gibi ineriz dedi, temizleriz, hazırlarız 9.00da başlarız dedi. Yarım saatten az sürmezmiş. En fazla da 1 saat 15 dakika. Nasıl geçer bu süre? Nasıl uyur, nasıl uyanır? Ah kuzum ah. Kütle büyümüş bu arada. Ne diim. Ameliyattan 4 saat öncesinden itibaren anne sütü yasak. Yani 5 ten sonra süt yok. Bizim gabi saat başı emenler için kabus. Neyse bir gün de uyanık kalırız. Böylece konuşup ayrıldık hastaneden. Ordan Doğayı okuldan almaya gittik. Biz de şimdi sizi arıyorduk. Ateşli dediler. Haydaa. Bir kaç gündür burnu akıyordu ama...Neyse verdik Calpolu tabii..

Gece Doğanın ateş pek rahat vermeyince, bir de öksürük eklenince Şifa yolcuları bir iken iki oldu. Nilgünün önü taabi ana baba günü her zamanki gibi. ( Bu durum artık beni sıkmaya başladı). Neyse önce Doğa ya baktı kan tahlili artı akciğer filmi dedi. Ulan kulağına, boğazına bakarken yıktı bu çocuk ortalığı ben nasıl kan aldıracam. Akciğer filmi kolay oldu. Abla resmini çekecek poz ver falan filan o faslı geçtik. Ama kan almada canıma okudu tabii. Bir de Şifa koridorlarında 1 saat sonuçlarını bekledik tahlilin. Bronşiolitmiş. Bastı tabi antibiyotiği. Yanına da Ventolin. Hadi hayırlı olsun. Doğacığımın ilk antibiyotiği olacak. Buraya kadarmış. Zeynep için de kabaca söylemek gerekirse sol akciğerde ses duydum, Ventolin verdim şeklinde yazdı anesteziste verilecek nota. Enfeksiyondur, değildir, anesteziye uygundur şeklinde birşey demedi. Hadi bakalım.

Perşembe gecesi hakikaten zor geçti. Doğa ateşli. Tüm huyları değişti. Yerde benle birlikte uyumak istiyor nerden çıktıysa. Gece iki defa uyandı ateşler içinde. İlaç ver yanına yat tekrar uyut... Zeynepse giderek kötüleşti. Dolu dolu öksürük, burunda sümük. Benimse içim durulmuyor bir türlü. Sabah en son 4.00 ila 4.15 arası emzirdim ancak 5.30 a kadar dayanabildi pıtır. Bir yarım saat acaba emzik alır mı, acaba karanlıkta hepbirlikte yatsak, poposuna pıtpıt yapsak diye denedik ama.. Hahayt.. 6.00 da oyuncaklarla oynuyorduk.

Neyse Cuma günü Yeditepe'de duruma bir de çocuk doktoru baktı veeee RSV kapmışız. Salgın var, yukarısı RSV'den yatanlarla dolu dedi. Ventolin i arttırdı. Hadi geçmiş olsun diye yolladı. Pas geçtik yani bu sefer. Pazartesi, salı tekrar konuşacağız durumu. Ben dün gece ya hemen olsun, ya da hiç olmasın düşüncesindeydim. Hiç olmamak gibi bir şans yok. E hasta olunca hemen olsun diye de bir şans kalmıyor. Tekrar beklicez, tekrar kaygılar vs. Ama yapacak birşey yok.

Evet durum budur. Önümüzdeki maçlara bakacaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder